Hiçbir anne ve baba kendi çocuğunu kıskanmaz. Belki de insanların tek kıskanmadıkları kişiler kendi çocuklarıdır. Her anne ve baba çocuklarının kendilerinden daha iyi olmasını ister. Her anne ve baba çocuklarının başarılı olması için çaba gösterir, ellerinden geleni yaparlar.
Yapılan bilimsel çalışmalara göre zekânın %35’i anne babadan, %20’si annenin hamilelik dönemindeki yaşantılarından, %45’i ise çocuğun yetiştiği çevreye göre şekil almaktadır. Yani çocuklar doğduktan sonra anne babanın hazırladığı çevre şartları çocuğun zeka gelişiminde çok etkili bir yere sahiptir. 7 yaşına kadar da zekâ gelişiminin %70’i tamamlanır.
Zekâ, kişinin anlama, kavrama, öğrenme kapasitesidir. Zihinsel performansı gösterir. Zekânın farklı tanımlarının olmasına karşın, zekâyla ilişkin kuramların tümü zekânın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel olduğu konusunda birleşirler. Genetik yapının zekâ üzerinde etkili olduğu söylense de çocukta var olan potansiyeli ortaya çıkartılabilir veya köreltilebilir. 2-3 yaş aralığında çocuklar ne kadar çok uyaranla karşılaşırsa beyin ve zekâ gelişimine olumlu katkısı da o kadar çok olur. İlerleyen yaşlarda yapılan etkinlik ve aktiviteler çocukların zekâ gelişimine çok da etkili olmayabiliyor. Bu nedenle çocuklar doğdukları andan itibaren hatta anne karnında iken olumlu/pozitif uyaranlarla karşılaşması gerekir.
Annenin hamilelik döneminde yediğine, içtiğine, hayatına dikkat etmesi gerekir. Annenin yaşadığı stres, geçirdiği hastalıklar, yaşadığı mutlu anlar, dinlediği müzikler, kullandığı ilaç ve aldığı alkol vb. içecekler doğacak çocuklarının zekâ, fiziki ve duygusal gelişimlerini etkilemektedir.
Temel öğrenme yeteneği IQ zekâsıdır. Bu zekânın gelişmesinde birinci etkili kişiler anne ve babalardır. Çocuklarla geçirilen zaman, hazırlanan ortam, kurulan ilişki birinci derecede etkilidir.
California Üniversitesinde 80 gün süren bir deneyde yirmi dördüz (24 yavru) fare yavrusu on ikişerli olmak üzere iki gruba ayrılmışlar. Bu fareler genetik olarak aynı özelliklere sahiptirler. Birinci grup fare yavruları bir kafese konulmuş ve bu kafesten hiç dışarıya çıkarılmamışlar. Çevreleri hakkında bilgi sahibi değiller. Bakıcıları sadece yemek zamanı gelip yemeklerini verip gitmiş ve hiçbir şekilde farelerle bir diyaloga girmemişler. Farelerle hiçbir şekilde ilgilenmemişler.
İkinci grup fare yavruları ise aydınlık, geniş, yüksek bir kafese bırakılmış. Kafesin bulunduğu laboratuvar kalabalık, gürültülü büyük bir laboratuvarmış. İkinci grup farenin bulunduğu kafesin içine farelerin oynayacağı oyuncaklar, tırmanacakları merdivenler, kaydıraklar, döner tekerlekler yerleştirmişler. Fareler bu oyuncaklarda oynamış, merdivenleri tırmanmış ve deney süresince her gün yarım saatlik süreyle kafesten çıkarılmışlar. Kafesten çıkan fareler laboratuvarda rahatlıkla dolaşmışlar. Farelere öğrendikleri her yeni şey için ödül verilmiş.
Deney süreci tamamlandığında iki fare grubu bir araya getirilmiş ve ikinci gruptaki farelerin birinci gruptaki farelerden problem çözmede daha başarılı oldukları tespit edilmiş. İkinci gruptaki farelerin beyinleri incelendiğinde beyinlerinin daha büyük, ağır ve kıvrımlarının daha fazla olduğu görülmüş. Sonuçta baskısız, rahat ortamda yetişen, çevresi ile iletişimi iyi olan, çevreyi tanıyan ve analiz ederek büyütülen farelerin problem çözme tekniklerinde daha başarılı olduğu belirlenmiş.
Anne ve babalarda çocuklarına baskı yapmadın, iyi bir ortam hazırlayarak, sağlıklı iletişimler kurarak, çocuklarının zekâ gelişimlerine destek olabilirler.
Günümüz teknoloji çağı ve her şeyde olduğu gibi oyuncaklarda artık hazır olarak gelmektedir. Bu dönemde aileler, çocuklarının oynaması ve zekâ gelişimi için hazır oyuncaklar alıyor. Anne baba olarak o kadar çok oyuncak alıyoruz ki belki de birçoğumuzun bir odası oyuncak doludur. Ancak çocukların büyük bir kısmı bu oyuncaklarla ancak bir iki gün oynamakta ve sıkılmaktadır. Ya oyuncakları parçalamakta ya da hiç oynamamaktadırlar. Çocuklara hazır oyuncak vermek yerine parça oyuncaklar verip onları birleştirerek kendi oyuncağını yapmasına imkan vermek çocuklar için daha yararlı olacaktır. Yine parça oyuncakları bir yönerge veya kılavuz yardımı ile değil de kendi hayallerine, kendi düşüncelerine göre birleştirip oyuncağını yapması çocuğun gelişimine daha çok katkı sağlayacaktır. Çocuklar en çok mutfak araçları ile oynamayı severler. Çünkü oradaki tabak, çanak, tencere, kapak ile kendi hayallerine göre birleştirmeler yaparlar, vurdukça farklı sesleri tanırlar. Çocuklarımıza hazır oyuncaklardan ziyade onların hayal güçlerini geliştirecek, hayal güçlerini gerçekleştirecek oyuncaklar verebiliriz. Aslında anne baba olarak bizler, “bizim olmadı onların olsun, oynasın” algısı ile oyuncak dağlarını çocukların önüne yığıyoruz. Tablet ve telefon oyunları da çocuklara sunulan yönerge oyunlardır. Öğrencilerin zekâ gelişimlerine çok da katkı sağlamamaktadır. Mümkün olduğu kadar uzak tutmakta fayda vardır.
Çocuklarımızı 0-6 yaş aralığında müzelere götürmek, doğayı gezdirmek, doğayla iç içe büyütmek, hayvanları-bitkileri tanıtmak, yaparak yaşayarak öğrenmelerini sağlamak, farklı öğrenme deneyimlerin sunmak, sevgi ile büyütmek, sağlıklı beslemek zekâ gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle fırsat buldukça çocuklarımızla farklı müzeleri gezmeliyiz. Piknik, doğa/sahil yürüyüşü, orman ve yeşillikler içinde yapılacak bir etkinlik tablet/telefon oyunlarından kat kat daha yararlı olacaktır.
Oyun oynamak çocuklarda sorumluluk alma, karar verme, aldığı kararların sorumluluğu taşıma, işbirliği yapma, iletişim kurma, kuralla uyma, strateji geliştirme, problem çözme becerilerini geliştirmelerine katkı sağlayacaktır. O nedenle anne baba olarak çocuklarımızla fırsat buldukça demiyorum (çünkü bunun için zaman ayırmamız gereklidir), onlarla birlikte oyun oynamalıyız. Bu oyunlar illaki bilinen oyunların olmasına, kutu oyunları olmasına veya akıl oyunu olmasına gerek yoktur. Çocuklar üreticidir. Kendi oyun kurallarını kendileri koyarak yeni oyunlar icat edebilirler. Çocukların oyunlarının ve oyuncaklarını kendilerinin planlaması zekâ gelişimine daha çok katkı sağlayacaktır.
Masal ve hikâye tamamlama etkinleri çocukların hayal güçlerinin, düşünme becerilerinin, konuşma becerilerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Çocuklarımıza masal anlattıktan sonra hadi bir de sen anlat diyerek onu teşvik edip bizim anlattığımız bir masalı veya kendisinin hayalinden anlatacağı bir masalı anlattırabiliriz. Yapacağımız bu etkinlik çocukların hem dil beceresi, hem de düşünce becerisinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Bazı yerlerde masalı kesip siz devam edebilirsiniz veya bazı yerlerde masalı kesip çocuğa devam ettirebilirsiniz. Böylece çocuğun farklı düşünmesine destek olabiliriz.
Motive edilen çocukların, motive edilmeyen çocuklara göre göre daha yüksek zeka düzeylerine sahip oldukları görülmüştür. Bu nedenle çocuklarımızın motivasyonunu yüksek tutmamız gerekir.
Sosyo ekonomik düzey ve iyi yaşam koşulları da zekâyı etkileyen faktörler arasındandır. Ekonomik yönden orta veya üst düzey gelire sahip bir ailede sunulacak imkânlarla düşük düzey gelire sahip ailen de sunulacak imkânlar çok farklıdır.
En önemlisi de çocukların soru sorma yetkinliklerinin geliştirilmesi, meraklarının doyurulması gerekir. Çocukların sordukları sorular küçümsenmemeli, her türlü soruları büyük bir sabırla cevaplanmalıdır. Çocuklar araştırma ve keşfetme konularında cesaretlendirilmelidir.
Adem İCİ
Kaynaklar:
Akboy, R. (2000). Eğitim Psikolojisi. Konya. Mikro Yayınları
Ceberut, K. (2009). Fen Ve Teknoloji Dersi Alan Öğrencilerin Çoklu Zekâ Gelişimi Üzerine Sosyal Ve Kültürel Çevrenin Etkisi (Van İli Örneği), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı, Van
Gürel, E., Tat, M. (2010). Çoklu Zekâ Kuramı: Tekli Zekâ Anlayışından Çoklu Zekâ Yaklaşımına. Journal of International Social Research, 3(11).
Gürses, A.B. (2011), İlköğretim Öğrencilerinin Çoklu Zeka Gelişim Düzeylerine İlişkin Algıları Ve İngilizce Öğretmenlerinin Çoklu Zekaya Yönelik Uygulamaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimlerİ Enstitüsü Eğitim Programları Ve Öğretim Anabilim Dalı, Elazığ
Kalkınç, F. (2014). Okul Evde Başlar. İstanbul. Fer Yayınları.
Vural, B. (2004), Öğrenci Merkezli Eğitim ve Çoklu Zeka. İstanbul. Hayat Yayıncılık.
Adem hocam eline sağlık